Selçuklu Fotoğraf Sanatı Derneği

 

 

KASTAMONU BULUŞMASI
29 - 30 - 31 Ekim 2010

 

Sonbaharın güzel renklerini yansıtacak ışığın peşinden gitmek üzere FotoSel olarak Kastamonu Fotoğraf Topluluğu tarafından düzenlenen Fotoğrafçılar Buluşması’na katılmak üzere Kastamonu’ya gitmeye karar verdik. Gitmeden önce Kastamonu hakkında yaptığım küçük araştırmayı sizinle paylaşmak istiyorum.

 

Fotoğraf: Arzu Çelikten

Kastamonu ili Batı Karadeniz bölgesinde yer almaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 775 m. yüzölçümü 13.018 km2 dir. Kastamonu 7000 yıllık tarihe geçmişe sahip bir müze şehir görünümündedir. Geleneksel Türk evi ve yakın dönem Osmanlı mimarisi örneklerinin yoğun olarak bulunduğu ender illerdendir. Milli mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olan Kastamonu, İnebolu Limanı’ndan Ankara’ya erzak, cephane ve insan akışında büyük yarar göstermiştir. Kurtuluş Savaşı’nda en fazla şehit veren üçüncü il olan Kastamonu olağanüstü tabiatı ile de dikkat çekmektedir. Başta Ilgaz Dağı Milli Parkı olmak üzere zengin orman örtüsü, çeşitli yaban hayvanları, misafirperver insanları ile görülmeye değer bir yerdir.

 

Perşembe günü saat 23.00’de şehir merkezinden hareket ederek heyecan ve macera dolu yolculuğumuza başladık. Uzun bir gece yolculuğundan sonra sabah 6.30’da konaklayacağımız yer olan Kastamonu Polisevi’ne ulaştık. Kısa bir dinlenme ve kahvaltı ardından gezi boyunca bize rehberlik edecek Ali İhsan Alemli’yi de minibüsümüze alarak üç günlük gezimize başladık.

İlk gün yağmurlu ve soğuk Kastamonu havasında Şenpazar ilçesine doğru yola çıktık. Çok geçmeden sonbaharın rengarenk yaptığı ağaçlarla bezeli bölge dikkatimizi çekti. Fotoğraf bizi çağırıyordu. Bu sese kulak vererek ve paçalarımızı sıvayarak doğanın içine daldık. Yoldaki çamurlar hızımızı azaltsa da dizilmiş kavak ağaçları ve dökülen sarı yapraklar fotoğraf çekimi için uygun bir ortam hazırlamıştı. Buradan Ağlı ilçesine devam ettik. Ağlı Kalesi’nde sislerle süslenmiş Ağlı köylerini ve muhteşem doğasını fotoğraflayarak temiz havayı içimize çektik.

 

 

Öğle yemeğinde Şenpazar Harmangiriş Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’ndaydık. Yemekhanede nefis yemekleri yerken okul yıllarındaki hatıralarımız canlandı. Yemek sonrası Kalaycı Köyü’ne hareket ettik. Tarihi yapısını koruyan köy evleri, içten ve misafirperver insanları ile şirin bir köy, Kalaycı Köyü. Köy içinde dolaşırken canlı renkleri olan yöresel kıyafetleri ile Gülsüm Teyze ile karşılaşıyoruz. Yılların yüzünde bıraktığı çizgilere inat çalışmaktan kendini alıkoyamayan teyzemiz fotoğraf konusunda bize yardımcı oluyor. Yorgunluğumuzu köydeki çay bahçesinde kahvelerimizi yudumlayarak atıyoruz.

 

Akşama doğru Kastamonu El Sanatları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün Teşhir ve Satış Merkezi’ne ulaşıyoruz. Enstitü, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’na bağlı bir el sanatları okulu olarak çalışıyor. Sekiz yıllık eğitimin ardından yörede yaşayan kız öğrencilere dokuma, erkek öğrencilere ise ahşap alanında eğitim verilerek hem geleneksel Türk el sanatlarının gelecek nesillere aktarılması hem de kırsal alanda yaşayanların meslek sahibi yapılması sağlanıyor. Ahşap işçiliğin yoğun olduğu bir konak şeklinde inşa edilen Merkez’in giriş katı el sanatları ürünlerinin teşhir ve satışına ayrılmış. Üst katta ise aslına uygun döşenmiş tarihi Kastamonu evlerine ait odaları görüyoruz.

Akşam yemeğinde yöreye özgü banduma , etliekmek ,sıcak helvanın tadına baktıktan sonra dinlenmek için Polisevi’ne dönüyoruz.

 

 

 

İkinci gün hedefimiz Azdavay. Yolda Ballıdağ’dan geçiyoruz ki etrafımızdaki renkler bizi yine çağırıyor. Yeşil, sarı, turuncu derken beyaz da ekleniyor bu görsel şölene. Ağaçları kaplayan karın pamuksu görünüşü, yavaş yavaş ısınan hava ile birlikte gözyaşı olup akmaya başlayan su damlacıklarına dönüşüyor. Fotoğraf molası ardından Azdavay’a bağlı Başören Köyü’ne ulaşıyoruz. Öğle yemeği Yanık Ali Konağı’nda. Sıcak bir karşılama ve de sıcak ekmekler bizi bekliyor. Saç üzerinde pişen yöre halkının deyimiyle patatesli ve peynirli ‘ekmek’lerin tadı damağımızda kalırken Emine ile tanışıyoruz. Emine yerel kıyafetleri içinde bize modellik yapmaya gönüllü oluyor. Restore edilmiş tarihi konak, çeşitli evcil hayvanlar güzel fotoğrafların fonunu oluşturuyor.

Yanık Ali Konağı’na veda edip dört dönemdir Başören Köyü’nün muhtarlığını yapan Hasan Amca’nın refakatinde köyün merkezine ulaşıyoruz. Köyün doğal yapısı bozulmamış, ahşap evlerle çevrili. Yaş ortalaması bir hayli yüksek. Köy halkı bize evini açıyor ve onların yaşantısına tanık olmak üzere bu daveti geri çevirmiyoruz. Köyün geçim kaynaklarından biri de dokumacılık. Günlük yaşantılarında önlük olarak kullandıkları canlı renklere sahip kumaşların dokunması konusunda bilgi sahibi oluyoruz.

Son durağımız Azdavay ilçesinin merkezi. Azdavay, tarihi M.Ö. 8.yüzyıla kadar uzanan 3000 nüfuslu bir ilçe. Sanayi merkezi olmadığı için doğal yapısını korumuş ve göçün en çok yaşandığı ilçelerden biri. Ana cadde üzerinde sıralı köy kahvelerinde içilen sıcak çaylar, kahve sohbetleri ve çekimler sonrasında Kastamonu merkeze dönüyoruz.

Evet; gün boyu üşüdük, yorulduk… Ama sanmayın ki o günkü fotoğraf maceramız sona erdi. Cumhuriyet Meydanı gece çekimleri için bizi bekliyordu. Biz de  -1 0C soğuğa rağmen tripodlarımızı alıp Atatürk ve Şerife Bacı Anıtı, Hükümet Konağı, Kastamonu Kalesi ve köprünün ihtişamlı görünümünü fotoğraf karelerine taşıdık. Kurtuluş Savaşı’nda İnebolu’ya çıkarılan silah ve cephanelerin Kastamonu üzerinden Ankara’ya ulaştırılmasında genç, yaşlı, kadın, erkek demeden herkes çalışmış; özellikle kadınlar büyük çaba göstermişler. Bunlardan biri de Seydilerli Şehit Şerife Bacı. Şerife Bacı 1921 yılı kışında İnebolu’dan Kastamonu’ya cephane taşırken donarak şehit olmuş. Bunu simgeleyen Atatürk ve Şerife Bacı Anıtı Milli Mücadele’nin ne zor şartlarda ve büyük fedakarlıklar sonucu kazanıldığını bir kez daha hatırlattı.

 

Gezinin son günü ‘İzbeli Çiftliği’ tabelalarını takip ederek 10 km sonra kahvaltı yapacağımız çiftliğe ulaştık. Konağın ve 2003’te Dünya Gazetesi’nce düzenlenen ‘Başarılı İş Kadını’ ödülünün de sahibi olan Sabiha İzbeli ve çocukları tarafından karşılandık. Tamamen doğal renk renk reçeller, çeşit çeşit marmelatlar, sahanda yumurtalar hem gözümüze hem de midemize hitap etti. Bu arada çiftlik hakkında bilgi aldık: İzbeli Çiftliği IV. Mehmet’in 1651’de İzbeli sülalesine bağışladığı 860 dönümlük arazide kurulmuş. Konağa adını veren babaanne Hafız Selman İzbeli, Müdafa-i Hukuk Kadınlar Kolu kurucularından ve Kastamonu’daki ilk Belediye Meclis üyesiymiş. Konağın her köşesi tarihe tanıklık etmiş eşyalarla dolu. Tarihimizi özenle koruyan ve bunları paylaşan konak sakinlerine veda edip Kastamonu’nun merkezine doğru yol alıyoruz. Cumhuriyet Meydanı bu sefer de gündüz çekimleri için bizi bekliyor. Hükümet Konağı’nın arka sokaklarında gezerken yönümüzü Saat Kule’sine çeviriyoruz. Rivayete göre, zamanın valisi Abdurrahman Paşa Kastamonu’ya büyük bir saatin satın alınması için İstanbul’a saraya sipariş vermiş. Saat, 1885 yılında Sarayburnu’ndan sökülerek getirilip aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Uzun bir merdiven tırmanışı sonrası saat Kulesi’ne ulaşıyoruz. Kule Kastamonu’ya hakim bir terasta bulunuyor. Kuşbakışı Kastamonu’yu izlerken saatin çanı bize yola çıkma vaktinin yaklaştığını haber veriyor.

Dönüş yolunda Ilgaz’ın karla kaplı çam ağaçları ve ilginç şekillere bürünen bulutlar bize eşlik ediyor. Çekilen fotoğrafların kritiğini yaparak, anılarımızı tazeleyerek yolculuğumuzu Konya’da noktalıyoruz.

Arzu Çelikten